Bizi Bekleyen Toprak

Bizi Bekleyen Toprak;

Bendenizde aile sorumluğu taşıyan eş ve bir baba olarak, ailevi meselelerimi zaman zaman ve belli ölçüler içerisinde sizlerle paylaşıyorum. Bu paylaşmayı yaparken ufak tefek farklılıklar olsada her ailede farklı düşünceler olabileceğini ve aile içinde her şeyin problem edilmemesi gerektiğini de vurguluyorum. Çünkü ben bizleri bir arada tutan en önemli müessesenin aile müessesesi olduğunu biliyorum. Aslında bu yazımı yazmadan aile içi meseleleri paylaşmanın doğru olup olmadığını epeyce düşündüm. Tanıdığımız birçok anlı şanlı devlet adamlarının da aile içi meseleleri kaleme aldıklarını da görmüştüm. Bu konuları kaleme almış belki de onlarca tanınmış adamda göstere bilirim. Bu konuya girmişken aile içerisinde yaşadığım bir husustan bahisle yazımızı tamamlamaya çalışacağım.13 yaşımda sigorta kapsamında işe girmiş ve bu nedenle de emekliliği erken hak etmiş bulunuyorum. Ancak çoğu aile de olanın tersi bizim evde başta eşimden olmak üzere yıllardır emekli ol baskısı görmüşümdür. Gerekçe ise çok çalıştığım, yorulup yıprandığım ve sıhhatimin bozulacağı korkusu. Bilhassa eşim yazmamı çizmemi ve cemiyet hayatıyla ilgilenmemi dahi istememektedir. Zira bu işlerin de beni çok yorduğunu düşünür. Bir an önce emekli olup hepimizin çok sevdiği Boyabat’a (Evimiz Çamlıca Mahallesinde)gitmeyi yazın köy/Boyabat arasında kışınsa gerektiğinde Ankara’ya gelerek birkaç yılda birde umre yaparak sade bir hayat yaşamamızı arzu eder. Ben bunları kaleme alınca da aile içi meseleleri bile yazıyorsun der ve Ankara Notları Nezih Yıldırım nezihyildirim@gmail.com Bizi Bekleyen Toprak; belli ölçüde bana kırılır. Ama memleket meselelerini takip etmeyi ve düşüncelerimi yazmayı, gerekse aile içi meseleleri belli ölçüde yazmayı da ben seviyorum. Çünkü bugünün gelecek kuşaklara aktarılmasının faydalı olduğunu sanıyorum. Bu tip düşüncelerimi eskiden günlük şeklinde yazardım. Şimdi o günlüklerimden bazen okuyor ve çok iyi yapmışım diyorum. Bir günde rahmetli Anneciğim rahatsızlanmıştı hastaneye yatışından ölümüne kadar “Aile İçi ve kardeşler arası ilişkileri” usturuplu bir dille “Annemin Ölümü ve düşündürdükleri” başlığı ile 6 sayfalık bir yazı olarak yazmıştım. Bu yazıyı benden başka bir kişi okudu sırdaş kabul ettiğim arkadaşım yanıma gelmişti, bunalmış olmalıyım ki, bu yazıyı uzattım ve “ Lütfen dikkatlice oku” dedim. Kendisi çekingen bir tavırla 6 sayfalık yazıyı, tabir uygunsa tek nefeste okudu. Yazıyı bana doğru uzattı ve “yanlış anlama da sen bizim evi yazmışsın ya” dedi. Demek ki tüm ailelerde ayni olaylar farklı şekillerde yaşanabiliyor. Bunlarında belli ölçüde paylaşılması sanıyorum ki faydalı oluyor. Bu yazıyı neden böyle yazdığıma gelince; Bizim kuşaktan birçok arkadaşla görüştüğümde hepsinin ortak derdi emekli olunca “vakit geçirememe ” korkusu. Hayret ediyorum ve hep söylüyorum “emekli olmak dünyanın sonunu getirmek değildir” diye. Ya elin “gavur”una bir baksanız olmaz mı?... Adamlar ölürken bile bir işin başında olmaya gayret ediyorlar. Hani bizim iki günümüz birbirine eşit olmayacaktı? Size İslam’ın çalışma düsturu öylemi öğretildi Allah aşkına? Kamuda görevli olanlar, İstisnasız olarak “emekli olacağım ama nasıl vakit geçireceğim” düşüncesinde. Dışarıda olanlar ise çalışmadan kazanma derdinde. Bu nasıl olacak insan şaşıyor, doğrusu. Bir adam bu güne kadar bir şeyler yaptı isen ve yapacak şansı da devam ediyorsa emekli olmamalı ülkesine hizmet etmeli. Âmâ hiç bir şeyin kalmadı ise devlet kapıları vakit geçirme yerleri veya onlara huzurevi olamamalı. Şahsen benim zamanı yetiremediğim ve zamanın darlığından “gazete bile okuyamadığım” günler oluyordu. Bu kadar yoğunlukta bile Ankara Kavaklı köyündeki bahçemize gidip ağaçlar sulamak döken fasulyeleri toplamak istiyor ve sebzeleri sulamanın kendimi dinlendirdiğini sanıyordum. Bir keresinde sebzeleri sularken baktım ki, 11 tane salatalık olmuş, domateslerse (20 litrelik teneke) ye toplamış, onları çocuklara paylaştırmıştım. Böylesi çalışmalar benim hoşuma gidiyor ve hiç işim yok diyenlere “toprağa dönün” tavsiyesinde bulunuyordum. Bugünde farklı düşünmüyorum çünkü toprak çok mümbit(verimli) baktığımızdan fazlasını veriyor. Birde emeklilerin şehirlerde ömürlerinin son demlerini parklarda veya kahvelerde çürütmelerine üzülüyor ve bir anlam veremiyorum. Selam ve saygı ile.