Boyabat’ın Tek Gazete Bayisi
1970’ler ve 1980’ler... O yıllarda Boyabat’ta gazete deyince akla gelen tek bir isim vardı: Gazeteci Bekir… Yani Bekir Elkovan.
Dükkânı Orta Çarşı’daydı. Şehirde 7’den 70’e herkes tanırdı.
Çocuklarla çocuk, gençlerle genç, yaşlılarla yaşlı olurdu. Nesiller arasında âdeta bir köprüydü. Her kesimin neşe kaynağıydı. Sohbet insanıydı…
Boyabat’ta gazete bayiliği deyince akla gelen Bekir amca, o yılların gazeteci ruhunu yansıtan bir simgeydi.
Her sabah, güneşin ilk ışıklarıyla uyanan Boyabat’ın sessiz sokaklarında, Bekir amcanın dükkânı bir başka renkteydi. Dükkânın kapısı açılır açılmaz, içerideki gazete kokusu ve sıcak çay bardağından dalga dalga yukarıya doğru çıkan buhar hemen fark edilirdi.
Bazıları meraklı bakışlarla kapıya iyiden yanaşır, camdaki buharı koluyla siler içeride gazete saymakla meşgul Bekir amcanın hareketlerini pür dikkat izlerdi.
Dükkânın önünde, günün ilk gazetesini almak, o günün ilk manşet haberini okumak için kuyruk oluşturan insanlar olurdu.
Orhan Kırtasiye ise, geç gazete almayı alışkanlık haline getirenlerin buluşma noktasıydı; ama Bekir amcanın dükkânı, gazetelerin ruhunu yaşatmayı başaran bir mekân haline gelmişti.
Bekir amca, günün ilk ışıklarında iş başındaydı. Sakin bir sabahın uykusuz kahramanı olarak, gazete dağıtım aracının gelmesini sabırla beklerdi. Dağıtım aracı, yaşanmışlıklarla dolu o sessiz sokaklarda yankılanan motor sesiyle gelirken, Bekir amca da dükkânın kapısında hazır bulunurdu. Gazetelerin kokusu ve taze mürekkep izi, o sabahın enerjisini hissettiren en önemli işaretlerdi.
O yıllarda gazete okuma alışkanlığı, neredeyse bir kültür haline gelmişti. Sabahları gazetesini almak için sıraya giren müşteriler, yalnızca günün haberlerini değil, aynı zamanda mahallelerinin küçük hikâyelerini de takip ederlerdi.
Tercüman, Hürriyet, Milliyet, Günaydın, Sabah, Güneş, Türkiye, Cumhuriyet gibi gazeteler birer kütüphane gibiydi.
O yıllarda gazeteler, özellikle de köklü ve uzun geçmişe sahip olanlar, bir dönemin sosyal, kültürel ve siyasi panoramasını sunan değerli kaynaklardı. Bu gazeteler, dönemin haber anlayışını, toplumsal eğilimleri ve önemli olayları yansıtarak âdeta birer tarih kitabı gibi işlev görürlerdi. Okurlarına sadece günlük olayları değil, aynı zamanda dönemin ruhunu da aktarırlardı.
Büyük gazeteler birer ikişer hızla alınır, erken biterdi; bazıları öğle saatlerinde tükenirdi, bazıları da ertesi gün iade olunacakların arasına konurdu.
Bu yüzden, büyük gazetelere abone olmak, bu değerli bilgi kaynağını kaçırmamak adına akıllıca bir seçimdi. Bekir amca, abone defterine isimleri özenle ve titizlikle yazardı. Her yazı, bir alışkanlık ve bir güvenin göstergesiydi.
Abone listesine göz atarken, her bir isimle birlikte o kişinin sabah ritüeline, bir gazete okuyarak gününe başlamanın huzuruna olan bağlılığı da gözler önüne serilirdi. Bekir amca, bu işin sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir sanat olduğunu biliyordu. Her abone, onun için bir hikâye, her gazete bir yaşam parçasıydı.
Zaman ilerledikçe, gazete okuma alışkanlıkları değişti. Teknoloji hayatımıza girdi ve bilgiye ulaşma yollarımız çeşitlendi. Ancak Bekir amcanın dükkânında geçen o sıcak sabahlar, Boyabat’ın tarihine renk katan anılardan biri olarak kaldı.
Gazete kokusu, taze mürekkep ve abone defterinin hışırtısı, o günlerin unutulmaz anıları arasında yer aldı.
Şimdi, geri dönüp baktığımızda, o eski günlerdeki gazete bayilikleri sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir toplumsal ritüelin parçasıydı.
Bekir Elkovan’ın hatırası, o yılların gazetecilik ruhunu yaşatmaya devam ediyor. Kendisini iyiliklerle güzelliklerle yâd ediyorum. Allah’tan rahmet diliyorum.
Boyabat’ın Tarihi Orta Çarsı’nda, o eski sokaklarında bir zamanlar yaşanan bu nostaljik anılar, gazetelerin bir zamanlar nasıl bir yaşam biçimi sunduğunu bizlere hatırlatıyor.