Çağlayan Kıraathanesi
Boyabat'ta Tarihi Orta Çarşı'nın tam kalbinde yer alan Çağlayan Kıraathanesi, sadece bir kahvehane değildi.
Orası, şehrin hafızasını barındıran, her sabah aynı geleneğin tekrarlandığı, dostlukların ve sohbetlerin filizlendiği bir mekândı.
Güneşin ilk ışıkları şehrin üzerine yayılmaya başladığı vakitlerde, Çağlayan Kıraathanesi'nin kapıları açılırdı.
Esnaflar, dükkânlarını açmadan önce buraya uğrar, bir bardak taze çayın keyfini çıkarır, güne öyle başlarlardı.
İlk önce su kazanlarının altı yakılırdı. Suyun kaynaması beklenirken radyodan yükselen türkü sesleri mekâna huzurlu bir hava katardı.
Kahvenin müdavimleri, her gün aynı saatte, sanki bir ritüele bağlıymış gibi gelirlerdi.
Cam önündeki masalara oturur, katlanmış gazetelerini takım elbilerinin yan ceplerinden çıkarır, günlük haberleri okurlardı.
Bu esnada, türkü sesleri ve çayın mis kokusu mekâna hâkim olurdu.
Demlenen çaylar, ince belli küçük bardaklara doldurulur ve masalara servis edilirdi.
Güneşin ilk ışıkları, cam önünde oturanların yüzlerini okşar, taze çayların bardaklarda parıldaması ise unutulmaz bir manzara oluştururdu.
Gün geldi Çağlayan Kıraathanesi de değişimden nasibini aldı, kapandı. Bir süre depo olarak kullanıldı.
O ve onun gibi kıraathanelerin yerini sonraları modern kahvehaneler ve zincir kafeler aldı.
Fakat o nostaljik atmosfer, o samimi ortam ve o taze çayların tadı, hâlâ hafızalarda ve kalplerde canlılığını korumakta.
Çağlayan Kıraathanesi sadece bir kahvehane olmanın ötesinde, bir araya gelmenin, dostlukların pekiştirilmesinin ve şehrin nabzının tutulduğu bir mekândı.
Orada paylaşılan sohbetler, atılan kahkahalar ve yaşanan hüzünler, Boyabat'ın hafızasında sonsuza kadar yer edindi.
Çağlayan Kıraathanesi yıllar sonra aynı mekânda yeniden açıldı...
Eski Çağlayan Kıraathanesi sadece bir mekândan ibaret değildi, o bir Boyabat klasiğiydi.
Ve bu klasik kıraathane, şehrin hafızasında ve onu sevenlerin kalplerinde sonsuza kadar yaşayacak.