GAZETECİNİN ÖLÜMÜ

(eski bir yazı)

Gençlik yıllarımda, sevememiştim. Marksist çizgide dış destekli biri gibi görürdüm.

Biyolojik bakımdan da, (Yahudi) olabileceğini düşünürdüm.

Başbakanlık Resmi Konutunda gazetecilere verilen yemekte, laiklik anlayışı ve Kürt meselesi üzerine Erbakan hocamıza, soru sormuştu.

O zamanlar “Kürt” lafı pek telaffuz edilmezdi.

Gerçi Erbakan Hoca kendilerine soru sorulmasını sever ve her soruya da ayrıntılı cevap verirdi. Bu soruya da günün şartlarında “Türkiye de Kürt meselesi yoktur terör meselesi vardır.” demişti. Bende “Kürt meselesi” lafına kızmış ve (Resmi Konutun Müdürü olarak) uğurlarken “Hocam Irki Ayrımcılığı sevmez” demiştim. Oda “Kürtleri yok mu sayalım yani” demişti.

Tabii bana verdiği cevaptan ziyade “sana ne, sen kimsin? ”de diyebilirdi.

Ama öyle yapmadı, ağzını yumarak kendine mahsus bir gülümsemeyle “sen boş ver.” diye omzuma vurmuş ve güzellikle uğurlamıştım.

O Gazeteci 17.1.2013 tarihinde ölen Mehmet Ali Birant’tı. . Yaptığı iş ve mesleğindeki başarılarla değerlendirildiğin de gazetecilik mesleğinin önemli bir “modeli idi” ve onun kaybı özellikle basın camiasında büyük bir eksiklikti.

Artık o aramızda yoktu ve olmayacaktı çünkü her canlı gibi o da ölümü tatmıştı.

M.Ali Birant Türkiye gerçeklerini yaptığı belgesellerle gelecek kuşaklara taşıyan bir isimdi. Gazetecilikte iddialı olan herkesin örnek alması gereken çalışkan bir gazeteciydi.

Onu 1980’lı yılların 32 gün programlarıyla tanımıştık. Yaptığı “DEMİRKIRAT” belgeseliyle cumhuriyet tarihimizin arka yüzünü, diğer bir ifadeyle bilinmeyenlerini ortaya koymuştu.

Son yıllarda da haber sunan bir spiker olarak görmeye alışmıştık. Gazeteci olarak darbelerde kullanıldıklarını açıkça söylemişti. Son dönemde rahatsızlığı ilerlemişti ama rahatsızlığı ve yaşı onun gazeteciliğine engel olamamıştı.

Çünkü o bir gazeteciydi. Ama yıllardır yorduğu “kalbine” yenik düştü.

Onu her akşam televizyonlarda evimize misafir etmeye alışmıştık, haber saatleri ve evimizin köşesi yetim kaldı.

Artık Allah’ın mealen ferman ettiği “her canlı ölümü tadacaktır” hükmü tecelli etmişti. Çalışmalarıyla meslektaşlarına örnek olmuş gazetecilikte, bir “model” adam aramızdan ayrıldı. Bizim inancımıza göre hakka yürüdü.

Ruhu şad olsun!

Hoşça kalın.

Nezih Yıldırım 18.1.2013