İkinci Yılında Asrın Felâketi

6 Şubat 2023, Türkiye için sadece bir tarih değil, aynı zamanda derin acıların, yıkımların ve kayıpların yaşandığı bir gün oldu.

İkinci Yılında Asrın Felâketi

6 Şubat 2023, Türkiye için sadece bir tarih değil, aynı zamanda derin acıların, yıkımların ve kayıpların yaşandığı bir gün oldu.

Sabahın erken saatlerinde, saat 04.17'de meydana gelen 7.7 büyüklüğündeki deprem, Kahramanmaraş merkezli olmak üzere 11 ilimizi etkisi altına aldı.

Aradan 9 saat geçmeden, aynı bölgede 7.6 büyüklüğünde ikinci bir deprem daha yaşandı.

Bu iki büyük deprem, Türkiye’nin bugüne kadar yaşadığı en yıkıcı doğal afetlerden biri olarak kayıtlara geçti.

Deprem, Kahramanmaraş’ın yanı sıra Adıyaman, Hatay, Malatya, Gaziantep, Adana, Kilis, Osmaniye, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Elazığ gibi geniş bir coğrafyayı etkiledi.

Bu bölgelerde binlerce bina yıkıldı, altyapı sistemleri çöktü ve hayat âdeta durma noktasına geldi.

Resmî rakamlara göre 53.537 kişi hayatını kaybetti. Bu sayı, depremin ne kadar büyük bir felâket olduğunu gözler önüne seriyor.

Bu rakamların bile gerçek acıyı tam olarak yansıtmadığını düşünenler oldu. Çünkü her bir kayıp, bir ailenin parçalanması, bir evin yok olması ve bir geleceğin kararması anlamına geliyordu.

Depremlerin ardından bölgede 45 binden fazla artçı sarsıntı meydana geldi. Bu artçılar, bazıları 6.7 büyüklüğüne kadar ulaşarak, zaten yıkılmış olan binalara ve altyapıya ek zararlar verdi.

İnsanlar, artçı sarsıntıların korkusuyla günlerce sokaklarda, parklarda ve arabalarında uyumak zorunda kaldı.

Depremin ardından Türkiye, dünya genelinde büyük bir dayanışma örneği gördü.

Toplamda 102 ülke Türkiye’ye yardım teklifinde bulundu ve 94 ülkeden gelen 141 binden fazla kişi, arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Bu yardımlar yalnızca maddi değil, aynı zamanda manevi bir destek anlamı taşıyordu. Bilhassa arama-kurtarma ekipleri, enkaz altından canlı çıkarılan her insanla birlikte umutların yeşermesine vesile oldu.

Uluslararası yardımların koordinasyonu ve dağıtımı konusunda bazı eksiklikler yaşanmadı değil. Yardımların bazı bölgelere zamanında ulaşamaması veya ihtiyaç sahiplerine âdil bir şekilde dağıtılamaması, afet yönetimi konusunda daha etkili bir sistemin gerekliliğini bir kez daha ortaya koydu.

Devletimiz, her zaman olduğu gibi, depremin hemen ardından bölgeye yönelik geniş çaplı bir yardım ve destek seferberliği başlattı.

AFAD, Kızılay ve diğer kurumlar, enkaz kaldırma, barınma, gıda ve sağlık hizmetleri gibi temel ihtiyaçların karşılanması için yoğun çaba gösterdi.

Depremzedeler için çadır kentler ve konteyner kentler kuruldu, ancak bu geçici çözümler, özellikle kış şartlarında yetersiz kaldı.

Yeniden inşa sürecinde devletimiz tüm imkânlarını seferber etti, bölgenin hızla ayağa kalkması için önemli yatırımlar yaptı.

6 Şubat depremi, Türkiye’nin afet yönetimi konusunda ciddi eksiklikleri olduğunu bir kez daha ortaya çıkardı.

Deprem öncesi hazırlıkların yetersizliği, bina stoklarının depreme dayanıksız olması ve afet sonrası koordinasyon eksiklikleri, bu felâketin boyutunu daha da artırdı.

Deprem riski yüksek olan diğer bölgelerde benzer bir felâketin yaşanmaması için acilen önlemler alınması gerekiyor.

Yapılması gereken en önemli adımlardan biri, her bölgede deprem yönetmeliğine uygun binaların inşa edilmesi, mevcut binaların güçlendirilmesi ve kentsel dönüşüme hız verilmesidir.

Ayrıca, afet sonrası hızlı ve etkili bir müdahale için yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının kapasitelerinin artırılması; irtibat, iletişim, işbirliği, koordinasyon gibi hatların sürekli açık tutulması gerekiyor.

Deprem olmadan önce tedbirlerin alınmasına yönelik eğitim, hazırlık ve tatbikatlara önem verilmesi, sonrasında da psikolojik destek hizmetlerinin yaygınlaştırılması travma yaşayan insanların normal hayata dönmesine yardımcı olacaktır.

Sonuç olarak, 6 Şubat 2023 depremi, Türkiye için büyük bir sınav oldu. Bu sınav, hem devlet kurumlarının hem de toplumun eksiklerini ve yapılması gerekenleri net bir şekilde ortaya koydu.

Bu felâketin ardından gösterilen dayanışma ve yardımlaşma ruhu, Türkiye’nin bu zorlu süreci aşabileceğine dair umut veriyor.

Depremin yaralarını sarmak ve benzer bir felâketin bir daha yaşanmaması için, hem bireysel hem de kurumsal düzeyde daha fazla çaba göstermemiz gerekiyor.

Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum.

Unutulmamalıdır ki deprem değil, tedbirsizlik ve hazırlıksızlık öldürüyor.