PAYDOS..

PAYDOS..

Bu yazımızda, Rumcadan dilimize geçen ve Türkçemizde ençok “ara verme kapatma” anlamında kullanılan “Paydos” kelimesi üzerine duracağız.
Aslında bu kelime bana ençok Sadri Alışık’ın başrol aldığı, Cevat Fehmi Başkut’un hikâyesinden senaryoya aktarılan “Paydos filmini” hatırlatır.

Paydos filminde iyi bir öğretmen olan Murtaza’nın öğrencisine, söyledikleri; “16 senedir bu okuldayım. Bütün semtin hocası oldum çıktım. Koca koca yıllar geçti aradan. Nesiller bir ırmağın suları gibi akıp geçti önümden. Bense bu suyun kenarındaki ihtiyar ağaç gibi sessiz ve hareketsiz kendi hayatımı yaşadım. Gıdamı akan bu sudan aldım. Hayatımdan memnunum. Elde avuçta bir şey yok ama (göğsünü göstererek) burası dolu” der

Çünkü Murtaza öğretmen gerçekte iyi bir öğretmen ama çevredekiler onu anlamıyor ve her şeyi madde ile ölçülen yapı içerisinde karısı Hatice ““..Sana varacağıma keşke bir hamala varsaydım… Hamal olsan günde 100 lira kazanırdın.” Diyebiliyor.

Kendisini eğitime ve öğrencilerine adamış Murtaza öğretmen dünürlerinin ve karısının zorlamasıyla daha çok para kazanmak için “bakkal” dükkanı açıyor ama muallim Murtaza hiç mutlu olmuyor.
Çünkü ait olduğu yerde bulunmuyor.

Bu filmde eleştiriden okumada/diplomada payını alıyor (“..Diploma neye yarar, sıkıp suyunu mu içecek bunun”) ve okumayı (“Adam olmak okumakla değil. Şöyle bir etrafına bak bugünkü günde hangi zengin, hangi hali vakti yerinde adam okumuş. Hatta sana şu kadarını söyleyeyim bence biri okumuş mu, o adam artık iflah olmaz”) deniliyor.

Böylece okumuş olmak küçümseniyor.

Paydos filminin senaryosundan verdiğim örnekler bana bugün siyasi arenada olan olayları hatırlatıyor.
Türkiye 31 Mart 2019 tarihinde Yerel yönetimler Genel geçimlerine gidiyor. Bunun için de tüm partilerde heyecanlı büyük bir kaynaşma var. Gerekli çalışmalar tamamlandı ve 19 Şubat 2019 günü saat 17.00’a kadar aday listeleri Yüksek seçim Kuruluna verildi.
Yüksek Seçim Kuruluna verilen partilerin aday listelerine bakıldığında “Çözüm üreten kariyerin, ehliyet ve liyakatin” çok önemsenmediği biyolojik ve grup bağlarının öne çıktığı açıkça görülüyor.Bilgi birikimi ve becerinin para etmediği açıkça anlaşılabiliyor.

Tüm Partiler Ankara’da belediye başkan adaylarını önceden belirlemişti. Bu nedenle belediye meclis üyesi olacak aday isimlerini inceledim. İçlerinde tanıdıklar ve mutlaka çok kıymetli insanlar var. Ama geneli iç açıcı görünmüyor..

Gerçi Anayasa Profesörü Burhan Kuzu bir televizyon programında profesör vs veya donanımlı olmanın siyasette bir karşılığı yok demişti. 
Bu husus kişisel bir olay değil ama bendenizde elediye Meclis üyeliği için müracaat etmiştim. Müracaatım değerlendirilmedi demek ki bize ihtiyaç yok diye düşündüm.
Kuruluşundan itibaren hizmetinde bulunduğum ve en tepe yöneticileirne kadar tanındığım halde değerlendirilmeyişime üzülmedim.

Siz bilirsiniz biz iş aramıyoruz eğer imkân verilseydi hizmetlerde katkı sağlayabilirdim,ama hak etmeyen insanların listelerde görünmesine içten içe “yazık” dedim.
Bu konuda diyecek bir şeyim yok, ben sorumluluğumu yerine getirdim. Partilerin ve siyasetin kendine özgü kurallarını biliyorum ama yinede değerlendirileceği düşünmüştüm.

Ama olsun “olanda hayır vardır” deyip rahmetli Abdurrahim Karakoç’u da analım.Bir gün Muhsin Yazıcıoğlu ile belediyeye gelmişlerdi biraz sohbet etmiş ve daha önceden de tanışıklığımız bulunduğundan samimiyeti ilerletmiştik.Çoğu kez arar şiirden siyasetten konuşurduk.
Bir gün siyasetten sorduğumda sorma “bana siyaset yaramadı” demişti.
Bendeniz de Milli Nizam Partisinden beri siyasi çalışmaların içindeyim, gayretli ve kapasiteli biri olduğumda (çevremde) söylendiği halde belediye meclis üyesi bile olamadım.Kadere inanıyorum ama
vefasızlığın diz boyu olduğu bu alana “PAYDOS” diyorum.

Hoşça kalın!..

Nezih Yıldırım