Pazar Akşamı Geleneği

Eskiden hayat, bugünkü kadar hızlı ve karmaşık değildi. Her şeyin bir ritmi, bir düzeni vardı. Özellikle pazar akşamları…

Pazar Akşamı Geleneği

OSMAN ÇAKIR/ 07 Şubat 2025

Eskiden hayat, bugünkü kadar hızlı ve karmaşık değildi. Her şeyin bir ritmi, bir düzeni vardı. Özellikle pazar akşamları…

O akşam, herkes için banyo zamanıydı. Ama bu yalnızca bir temizlik meselesi değil, âdeta bir ritüeldi.

Pazar akşamları banyo yapma geleneği, genellikle ertesi gün okula gidecek çocuklar için önemliydi.

Bu alışkanlık, akşam yatmaya yakın saatlerde gerçekleşirdi. Banyo sonrası temiz giysiler giyilir, ertesi gün giyilecek elbiseler özenle ütülenip askıya asılır, ardından sıcacık yatağa girilirdi.

Ayrıca, pazar akşamları yapılan banyolar, aile bireylerini bir araya getiren ve günün yorgunluğunu atan bir ritüel olarak da hatırlanırdı.

Pazar akşamları banyo yapmak, her evde aynı özenle gerçekleştirilen, nesilden nesile aktarılan bir gelenekti.

O yıllarda her evde sıcak suyun anında aktığı modern banyolar yoktu. Su, sobanın üzerinde kaynatılır ya da termosifonla ısıtılırdı. Kimi evlerde büyük bir leğenin içinde yıkanılır, kimi evlerde ise sırayla banyoya girilirdi: Önce büyükler, sonra çocuklar…

Kese yapmak şarttı; banyodan çıkanın teni kıpkırmızı olurdu. Bu kızarıklık yalnızca keselenmenin değil, arınmanın da bir nişanesiydi.

Banyodan sonra evin içine yayılan beyaz sabun kokusu, her köşeye sinerdi. O koku, temizlikle birlikte huzurun ve düzenin habercisiydi.

Banyodan çıkanlar büyüklerinin elini öperdi. Bu, sadece bir saygı ifadesi değil, aynı zamanda aile bağlarını güçlendiren bir gelenekti. Büyükler dua eder, çocuklar ise bu dualarla büyürdü.

Sobanın üstünde saatlerce ıhlamur kaynatılır ya da çay demlenir, yudum yudum içilirdi.

Pazar akşamları aynı zamanda bir yalnızlık vaktiydi.

Komşuluk ilişkileri ertelenir, misafir kabul edilmezdi. Çünkü herkesin kendi evinde bir düzeni, bir programı vardı.

Çamaşır günleri de aynı titizlikle belirlenirdi. Merdaneli makinelerde yıkanan çamaşırlar büyük emek isterdi.

Kadınlar, bir yandan çamaşırlarını yıkarken bir yandan sohbet eder, birbirlerine yardım ederdi.

Temizlik yalnızca bireysel değil, toplumsal bir dayanışmaydı.

Evet! O günlerde çok şey daha yavaştı, ancak daha insancaydı. Hayatın bir ritmi, zamanın bir kıymeti vardı.

Bugün, sıcak suyu açtığımızda anında akan duşlarımız var; çamaşır makinelerimiz bize saatler kazandırıyor. Ama o günlerin sıcaklığını, o banyo akşamlarının samimiyetini, büyüklerimizin elini öperken içimizde hissettiğimiz saygıyı özlüyoruz.

Sonuç olarak, pazar akşamları sadece temizlik değil, bir yaşam biçimiydi.

Şimdi belki o günlerin şartlarına sahip değiliz ama ruhunu hâlâ içimizde taşıyoruz.

Çünkü o anılar, bizi biz yapan değerlerin en güzel hatıralarıdır…