DÜNYA ÇOK DEĞİŞTİ

Bundan elli-altmış yıl önceleri de duymuştum “dünya çok değişti”, şimdi de duyuyorum, ölmezsem daha çok duyacağım. Ben öldükten sonra da bu söz söylenecek.” Dünya çok değişti”. Acaba dünya mı değişiyor? Elbette hayır. Dünya değişmiyor, belki fiziki olarak değişiyor, buzullar eriyor, ormanlar yok oluyor, temiz yeryüzü kirletiliyor, havamız, suyumuz bozuluyor ama söylenmek istenen: elbette bu değil. İnsanlar değişiyor. Her ne sebepse hep yeni yetişenler suçlanıyor. Hep şu şikâyetleri duyuyoruz; “Dünya çok değişti”. ”İnsanları tanıyamıyoruz”. “İnsanlar öyle bir hale gelmişler ki; içlerinde ne saygı, ne sevgi, ne hürmet kalmış, varsa da para, yoksa da para”. “Eskiden büyükler gelirken küçükler ayağa kalkardı yer verirdi, şimdi büyükler küçüklere yer veriyor”. “Eskiden çocuklar anne ve babalarını darıltmaktan korkarlar bir söz söyleyecekleri zaman çok düşünür hata yapmamaya çalışırlardı, şimdi büyükler küçüklerle konuşurken konuşmalarına çok dikkat ediyorlar, onları kırmamak için ellerinden geleni yapıyorlar”. Peki, bu şikâyetleri yapanlar suçlu değil mi? Eğer atalar evlatlarına doğru örnek olsalardı bu şikâyetleri yapılır mıydı? Elbette yapılmazdı. Çünkü çocuklar anne ve babayı model olarak alıyorlar, onlar gibi olmaya çalışıyorlar. Konuştuklarında “çocuklarımızı telefonlar, televizyonlar bozdu” diyorlar. Sizler çocuklarınızın gözü önünde bu şikayet ettiğiniz teknoloji aletlerini amacına uygun kullansaydınız; çocuklarınızda amacına uygun kullanırlardı. Varsa da para, yoksa da para, nereye gidilirse “ne olacak bu ekonominin hali” deniliyor. Aslında herkes güya ülkeyi düşünüyormuş gibi davranıyor aslında düşündükleri ülke değil hatta aile de değil, sadece kendilerini düşünüyorlar. Son muhtarlık seçimlerinde köyün muhtarının karşısına oğlu muhtar adayı olarak çıktı ve ne yazık ki kazandı. Oğul babayı, baba oğlu düşünmüyor; söz konusu para olunca. Şikâyet konusu olan teknolojinin iyi yanları olduğu gibi kötü yanları da var. En kötüsü ise çevreye zarar verilmesi ve buna kimsenin aldırış etmemesi. Örnek mi: Elektronik eşyaların (Elektrikli battaniye, saç kurutma, mikrodalga fırın, cep telefonu)yararı yanında zararları da var. Bilinçli kullanarak bu zararlar asgariye indirilebilir belki ama çok zor. Bizim insanımız gök gürlemeyince kelime-i şahadet getirmiyor. Eskiler yeni neslin sağlıksız olduklarını söylüyorlar. Bunda da haklılık payı var. Çocukluğumda bizim evde yenen her şey kendi ürettiklerimizdendi. Rahmetli anacığım helvayı şekerle değil bal ile yapardı. Bal olmayanlar pekmezle yapardı. Yaz sebzeleri kurutulur kışın yenirdi. Etler kavrulur kışın yenirdi. Derin dondurucular yoktu, fenni gübreler yoktu, besinlerin kısa zamanda bozulmasını önleyecek kimyasallar yoktu. Çamaşırlar doğal sabunla, kille, kül suyu ile yıkanırdı. Eski dönemlerde ortam tamamen doğaldı. O zamanlar insanları evlere bağlayan tembelleştiren, sinirleri bozan televizyonlar yoktu. Radyo vardı, insanlar haberleri dinlerdi ve dinlediklerine kayıtsız şartsız inanırlardı. Çünkü yalan, yanlış, taraflı haberler yapılmazdı. İnsanlar bir araya geldiklerinde sohbetler ederlerdi, bir birlerine yardımcı olurlardı. 15-20 köyün insanı bir birini tanırdı. İhtiyacı olanın yardımına koşulurdu. Ya şimdi? Aranda 10cm bir duvar olan komşunu tanımıyorsun. Apartman kapısından giren komşun mu? Misafir mi? Hırsız mı bilmiyorsun. Dünya değişmedi, insanlar değişti ama insanlar dünyanın fiziki yapısını da değiştiriyorlar. Eskiden metrelerce kar yağardı. Aralık, Ocak ve Şubat ayları yeryüzü bembeyaz olurdu, şimdi Aralık ve Ocak aylarında kar görmüyoruz. Eskiden gökyüzüne baktığımızda yıldızları daha net ve parlak görürdük, atmosferi öyle kirlemişiz ki yıldızları bile parlak ve net göremiyoruz. Sözün kısası; dünya değişmiyor ama biz insanlar çok değişiyoruz ve dünyanın rengini de değiştirmeye çalışıyoruz.