GEÇMİŞ OLAN DÜN
“Geçmiş olan dünden hiç yâd etme,
Yarın da gelmemişken feryad etme,
Düşünme geçmişi de geleceğide,
Şimdi şen olda yaşamı berbat etme”
Devlet büyüklerinin hayat hikâyelerini okumayı severim, tarih ve edebiyata tutkulu bir insanımdır.
İlgi alanım içinde bulunduğu için şairleride takip eder onların sözleri üzerinde de düşünür ve yorum yapmaya çalışırım.
Bu yazımda ise siyasi düşünceler üzerinde bir hasbi hal yapmak istedim.
Ama tiryakisi olduğum şairlerden Ömer Hayyam’ın bir dörtlüğünü yazıma başlık yaptım.
Dörtlükte geçmişten bahsediliyor olsada,siyaseten kapsamlı bir durum tespit yapıldığına işaret ediyor.
Bunları anlatmaya çalışırken geçmişin siyasi olaylarına da temas etmek gerekiyor.
Son asrın neredeyse yarısına siyasi damgasını vuran Süleyman Demirel’den bahsetmek istiyorum.
Demirel özellikle 1970’li yıllarda, ülke yönetiminde korkular salarak siyasette egemen olmuştu. Halka saldığı korkuların başında da “Sol Gelir” korkusu ve beni seçmezseniz pişman olursunuz imajı vardı.
Böylece senaryosunu yazdığı kurtarıcı rolünü kendisi oynardı
İyibir kurgu ustası ve demagog olan,Demirel, .1990 lı yıllara gelince korku tüneli olarak gösterdiği “Sol” a sığındı ve bu limana güvenle demirledi.
Böylece Çetin Altan’ı bile kıskandıracak kadar “sol” söylemli laik çizgide yürüdü.
22 Temmuz 2007 Milletvekili Genel seçimlerinden sonrada Deniz Baykal’a aman ha Partinin başından ayrılma telkinlerinde bulunmuştu.
Deniz Baykal’a sahip çıkma görüntüsüyle belkide Ak Partiye yardımcı olmak istemişte olabilirdi.
Türkiye’de niyet okuyucular olsada biz Demirelin niyetini bilemeyiz. Ama benim bildiğim ve anladığım bir şey var ki oda “Sol” un Deniz Baykal’la olmadığı idi.
Çünkü partiler İktidar olmak ve ülkeye hizmet etmek için kurulur, CHP’de hep ATATÜRK’ÜN Partisi hem de Devlet kuran bir partidir.
O halde CHP bu durumda olmamalıdır.
CHP’nin bu durumda oluşu, siyaset üretemeyen hizipçi bir görüntüye bürünmüş olmasından ve halka güven veremeyişinden mi kaynaklanıyordu.
Bunları yazarken dışarıdan gördüklerime göre değerlendirme yapma durumundayım.
Ama gelişmelere bakınca “Düşünme geçmişi de, geleceğide, Şimdi şen olda yaşamı berbat etme” diyen Hayyam’ın tersine Ülkenin gerçeklerine bakılmalı.
Ülke menfaatleri düşünülmeli ve yarınımız bize ait olmalıdır. Çünkü En kötü sivil yönetim müdahale sonucu oluşacak İyibir yönetimden daha iyidir.
Ak parti Cumhurbaşkanlığı için Abdullah Gül’ün adaylığında ısrar etmezse kendi sonunu hazırlamış olurdu.
Zira Seçimlerin mağdur adayı olarak girdikleri seçimden Halkın desteğini alarak zafer kazanmıştır.
Cumhurbaşkanı adayı olarak Anayasa ve ilkelerine bağlı kalacağını da taahhüt etmektedir öyle ise “korku” senaryolarına gerek yoktur.
CHP ye düşen yarına müdahaleye sığınmadan yarınlar bizim diyebilecek politika üretebilmesidir.
Halk olarak biz karanlık bir yarın istemiyoruz sabırla “Geçmiş olan dün” ve “gelinen bu gün”den, yarına hazır olmalıyız.
Bu yazım 2007 yapılan Genel Seçimlerden sonra yazılmıştır ancak aradan geçen yıllara rağmen hala olayların özünde bir değişiklik olmamış ve sadece şahıs isimleri değişmiştir.
Demek ki Türkiye de siyaset çok değişmiyor.
Hoşça kalınız.