Çileli, hayat eğilmeyen baş diyecek kadar onurlu ve dik duruşlu bir kişilik olan merhum Mehmet Akif Ersoy 63 yıl yaşamıştır. Ömrünün l908-1923’e kadar ki 15 yılı şöhret basamaklarını tırmandığı ve zirveye ulaştığı dönem olarak kabul edilmektedir.
Mehmet Akif:
Bugünkü adıyla Siyasal Bilgiler Fakültesinin, eski adıyla Mülkiye Mektebi İdadi kısmında okurken, 1887 de babasının ölümü üzerine hayata daha erken atılabilmek için Veteriner Hekimliği (baytar mektebi)ne kayıt yaptırmış ve bu mektebi bitirmiştir.
M.Akif, babasından ve çok önemli hocalardan aldığı derslerle Şark ilmine hâkim olmuş, Batı kültürünü de öğrenmiş önemli bir mütefekkirdi.
Yüksek din ilmine de sahip olan M. Akif’in, şu kıssası bile, ilmi hakkında bize önemli ipuçları verecek durumdadır.
Balkanlardaki isyanlar halk üzerinde diğer devletlerle yapılan savaşlardan daha çok tahrifat yapmıştı.
Bu buhranlı günlerde, yani 1912 senesinde 2.meşrutiyetin ilanından sonra, Osmanlı idaresi “Halkın kuvve-i maneviye sini ” yanı halkın moralini yüksek tutmak için, önemli camilerde din âlimlerine kürsüler vererek halka vaazlar verilmesini sağlamıştı.
M.Akif de görev verilenlerdendi. Zaten şair olan Akif kürsüye çıktığında halkı çok duygulandırıyor ve tabir uygunsa gönüllerde diriliş aşkı canlandırıyordu.
Kişisel olarak çok önemsediğim bir anlayıştı; Akif’in Ününü duyan, Batum-Kazanlı bir Müslüman Akif’e bir mektup yazıyor ve “Günlük cerideyi okuyan imamın arkasında namaz kılmak caiz midir”di ye de bir soru soruyor.
Yani “günlük gazete okuyan imamın arkasında namaz kılmak caiz midir diye soruyor. Demek ki o Müslüman bu günün gazetelerini görse şehirlerde yaşanıp yaşanmamanın caiz olup olmadığını sorabilir mi idi acaba?
Neyse; Merhum Akif hepimize örnek olacak ve düşündürecek;“(Günlük cerideyi okumayan imamın arkasında namaz kılmak caiz olmaz)” cevabı veriyor.Ne muazzam cevap değimli?. Dünyadan haberi olmayan olayları takip etmeyen insanların toplumun önünde olamayacağını ne güzel ifade ediyor.
M.Akif makalemize sığmayacak kadar büyük bir şahsiyettir ama biz onun bilinmeyen yönleriyle vakarlı duruşunu anlatmaya çalışacağız.
M.Akif 1920 de Ankara’ya M.Kemal’in davetiyle gelmiştir. İstanbul’dan Anakaraya gelişi o günkü gazetelerde haber olan iki kişiden biridir ve basında “İslamcı Şair M.Akif Ankara’da” başlığı ile en geniş yeri alan şahıstır.
2.Haber olan şahıs ise Ahmet Fevzi. Yani Fevzi Çakmak paşadır. Bu ikisi dışında Haber yapılan başka hiç bir mebus olmamıştır.
İstiklal marşımızın yazılışı;
M.Akif İstiklal Marşına konan ödül nedeniyle yarışmaya katılmamıştı. Hamdullah Suphi Tanrıöver’in ısrarlı talebine rağmen, ödül nedeniyle istiklal marşımızı yazmamakta kararlıydı. Ayrıca; Tanrıöver’e M.Kemalin, istiklal marşını yazması için M.Akifin ikna edilmesi talimatı olduğu(aleni değilse de)da söylenmektedir. Hamdullah Suphi Bey Atatürk’ün talebi olduğunu söylemeden M.Akif’e ve ev arkadaşı H.Basri Çantay’a ısrarla, adeta yalvarır. Ama M.Akif Ayni M.Akif’tir ödül konulmasını kabul edemez ve marş yazmamaya da direnç gösterir.
H.Basri Çantay ev arkadaşının kararlılığını görünce gizlice kendisi bir şeyler karalamaya çalışır. M.Akif bunu sezer ve ne yazıyorsun diye de sorar. H.Basri de şiir yazabilenler yazmayınca iş bize düştü, şeklinde söylenerek İstiklal marşı yazıyorum der.
Bu konuşmanın üzerine M.Akif İstiklal marşımızı yazar ve TBMM’ de okunmadan önce de “Hâkimiyet-i Milliye” gazetesinde yayımlar. İstiklal Marşımızın yazılmasına konan ödülü de bildiğiniz üzere şahsı için kabul etmez. Bu ödülü kabul etmediği günlerde yoğun bir maddi ihtiyaç içerisinde olduğu da kesindir.
Bugünkülerin kulakları çınlasın.
M.Akifin İstiklal marşımızın değiştirilmesiyle ilgili söylenenlere verdiği cevapta bilindiğinden daha farklıdır. Bu açıklamayı inşallah marşımızın kabul tarihinde açıklarız.
Şimdi konumuz olan Merhum M.Akif’in yaşaması. Ölüler nasıl yaşar sorusunu aklımıza getirmektedir.
Ve M.Akif bugün toplumda, öldüğü günden daha diri ve canlı olarak yaşamaktadır.
Çünkü 27 Aralık tarihi ölüm tarihi olduğundan bu tarihi kapsayan hafta içinde birçok etkinlik ve anma programları yapılmaktadır.
Şahsımın da Üyesi bulunduğu Türkiye Yazarlar Birliği başta olmak üzere, T.Birlik Vakfı, Server Vakfı ve diğer birçok kuruluş tarafından merhum M.Akif anılmakta ve öldüğü günden daha diri yaşatılmaktadır.
Allah rahmet eylesin.
Hoşça kalın. Nezih Yıldırım 27.12.2019