TÜRKÇEMİZE SALDIRILAR
Türkçemiz dünyanın en köklü ve en zengin dillerinden biridir. Çin kaynaklarına göre dört bin yıldırkonuşulur.
Orhun abideleriyle 720 yılından itibaren yazılı kültür haline gelmeye başlamıştır. Araplaştığımızı iddia eden: bazı “TÜKRÇÜ” dostlar,AVM’lerde ve büyük sitekoridorlarında göze çarpan İngilizce "çıkış" yazıları; Şehir varoşlarında bile görülen,Amerikan veİngiliz kültür okullarını görmezlikten gelirken,bin yıllık tarihimize,diluzatmakta ve kültürümüzesavaş açmayı bilgelik kabul etmekteler.
Ahenkli ve aritmetik bilim dili olan Türkçemizi eleştirmek,ya maksatlı yada cehaletin ürünü olarak ortaya konuluyor.
Nasıl mı?
Şanlı peygamberin övgüsüne mazhar olmuş, milletin konuşma ve yazı dili olan Türkçe; Özellikle sosyal medyada kendi insanımız tarafından Araplaştırıldığımız yönünde iddialarla karşılaşıyor ve selamlaşma usulüne bile tepki gösterme yoluna sokulmak isteniyor.
Günümüz Türkçesinde yer alan “Ahmet, Ali, Mehmet Ramazan, İrfan ”gibi isimler taşıyan insanlar bile çocuklarınıza Türkçe isimler verin, Arapça sanılan isimler bile İbranice gibi paylaşımlarla; birçok ismin Türkçe olmadığını ileri sürüyorlar. Osman ismininse “yılan yavrusu” anlamına geldiği propagandasını yapıyor ve Araplaşma furyasında yerlerini alıyorlar.
Bu tip paylaşımlarla da yetinmeyip, Arapça kutsal değildir, Araplar bizi arkadan vurdu gibi tezlerle, Arapça üzerinden İslam dinine düşmanlık körüklemeye çalışıyorlar.
Arapça düşmanlığı çoğunun gözünü o kadar karartmış ki, Her Haneden şehitler verdiğimiz ve eli kalem ve silah tutan insan unsurunu bitiren Çanakkale kuşatmasını:
İzmir’i işgal edenleri Selanik’in mermi atmadan elden çıkışını bile dikkate almadan, yatıp kalkıp Şerif Hüseyin Haininin isyanını tüm Arap âlemine mal ederek topyekûn bir Arap ve Arapça düşmanlığına doğru bir potansiyel oluşturmaya çalışıyorlar…
Konumuz bu değil ama kısa temas etmek gerekiyor.
Konumuz Olan Türk Diline Gelince:
Her şeyden önce Türkiye İmparatorluk bakiyesi, coğrafi sınırlarının daha da ötesinde büyük bir devlettir.
Bin yıldırAnadolu topraklarındayız. Horasan diyarından kona göçe gelirken elbette dilden ve diğer kültürlerden etkileşimler olmuştur. Farsça, Arapça ve Türkçe...
Kültür dili Farsça eserler verirken Anadolu erenleri Yunus'lar, Âşık Paşalar Türkçe yazmışlardır.
Yakın tarihte Necmettin Hacıeminoğlu ve Erol Göngör gibi mümtaz şahsiyetler de bu hususta çok önemli eserler vermişlerdir.
Güneş dil teorisi ve Agop Dilaçar'ların uğraşları akim kalmış (başarıya ulaşamamış.) Zira maya tutmamıştır.
Osmanlı İmparatorluğu da resmi dili Türkçe olan ilk devlettir. Fransız Montaigne,16.yy’da yazdığı denemelerinin birkaç yerinde Büyük Türk Hakanlığından bahseder.
Türkiye’de sığınmacı olarak bulunan Macar Mikes Kelemen’de 17.yy’da yazdığı “Türkiye’den Mektuplar” kitabında, Türklerin aile yapısından devlet yönetiminden bahseder. Neticede biz tarihte köklü devletler kurmuş, zengin dil ve kültüre sahip bir milletiz. Başka dillerden kelime almış olmamız gayet normaldir.
Her devlet kültüründe dışarıdan alınmış kelimeler bulunur bu bir zenginliktir. Ayrıca Türkçeyi ilk resmi dil yapan Osmanlı devletidir dedik. Karamanoğlu Mehmet Bey’in fermanı değerlendirilmeye değerdir ama devletin yazı dilinden başka bir şeydir.
Osmanlı İmparatorluğunda konuşulan ve yazılan da “Türkçedir.” Türkçe içinde Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca, Rumca ve Ermenice gibi dillerden kelimeler almış zengin ve aritmetik esasına dayananbir bilim dilidir.
Çünkü dil yaşayan bir varlıktır ve her milletin dili de başka milletlerden kelime almıştır.
Örneğin dünyaya “yoğurt” kelimesi bizden geçmiş ve dünya dilinde yer almıştır.
Türkler: Göktürk Devletinin Bilge Veziri Tonyukuk tarafından 720 yılında diktirilen Orhun Abide’si ile yazılı kültüre geçmiş ve o gün bugün de dilini geliştirme ve dünya dili olarakta emin adımlarla ilerlemiştir.
Çinliler, dört bin yıl önce yazılanları okuyabilmektedir. Bizde durum çok farklıdır. Konya’da Mevlana müzesine gittiğinizde orada bir kuranı kerim göreceksiniz, kenarlarına meali de yazılmıştır ve üzerinde “Kuranı Kerim Türkçe meali” ifadesi eski harflerle yazılmıştır.
Ben bu ifadeyi görünce içimden hangi Türkçe diyesim geldi. Çünkü insanımız ona sırf harfinden dolayı Arapça diye bakıyordu.
Birde Türkiye’de yanlış bir algı yönetiliyor. Bizim bin yıl kullandığımız alfabeyi Araplardan aldığımızı sanıyorlar. Hâlbuki eski alfabe bize Farslardan geçmiş, İranlıların kullandığı Alfabeyi, Türkçeye uyarlamışızdır. Ve hiçbir Arap bizim yazımızı okuyamaz.
Ayrıca, başta Arapça olmak üzere farklı dillerden kelimeler alarak zengin bir kültür ve bilim dili oluşturmuşuzdur.
Örneğin Balkon İtalyancadan dilimize geçmiş Fransızca kökenli bir kelimedir. SomunRumcadan, Otel Fransızca Hotel kelimesinden dilimize geçmiş kelimelerdir. Bunları çoğaltmakta mümkündür.
Her şeyden önce bilmeliyiz ki, kökleri yabancı olsa da dilimize yerleşmiş herkes tarafından anlaşılır hale gelmiş “kelimeler” bizimdir ve Türkçedir.
Günümüz de en çok tartışılan kelimelerden biri de selam mı? Günaydın mı? Kahvede oturan Kazım Efendi ikisini de anlıyorsa ki anlıyor, o zaman ikisi de bizimdir. Bu durum tartışılmamalıdır ve kültürel bir zenginliktir.
1930’lu yıllarda yabancı kelimeleri dilimizden çıkartma çalışmaları yapılmış ve “Şey” kelimesini bile Arapça diye atmışlar. Atatürk’ün adını da “Kamal” yaptırtmışlar, âmâ dilin tıkandığını görünce bu uygulamadan vaz geçilmiştir.
Türkiye de esas maksadın İslam olduğunu düşündüğüm bir Arapça düşmanlığı hem de dil üzerinden sürdürülüyor ve dilimizi kısırlaştırıp sığ haline getirme çalışmaları yapılıyor. Bu durumu dil zenginliğimiz bakımından sakıncalı görüyorum.
Geçmişi bıraktım da, Cumhuriyet döneminde yetişmiş Nazım Hikmet, Necip Fazıl Kısakürek ve Yahya Kemal Beyatlı gibi şairlerin yetişmeyişine bakıncada dilimizin nasıl kısırlaştırılmaya çalışıldığı anlaşılıyor.
Sonuçta bilmeliyiz ki; kökeni ne olursa olsun dilimize yerleşmiş ve anlaşılır duruma gelmiş kelimeler bizimdir ve Türkçedir.
Birileriyle kavga istiyorsanız veya düşmanlığınız varsa, kavganızı dil üzerinden değil, gidin başka sahada yapın.
Dile dokunmayın! Ve Türkçemize saldırmayın.
Nezih Yıldırım
11.2.2025