NİYE YAZDIM (II)

            Bir önceki yazı ma “Yıllar yılı yazarım” diye başlamış ve yazmaya nasıl başladığımı anlatmıştım.

Bu kez neden yazdığımı anlatmaya çalışacağım ama önce kendimden ve yazdıklarımdan bahsedeceğim. Her insan gibi benimde farklı düşüncelerim ve çıkmazlarım olduğu anlar oluyor.

Bu durumu günlük yaşantıma yansımış olsa da en çok yazdıklarıma etki ediyor. Çünkü düşüncelerimi yazılarıma yansıtıyor ve (aradan biraz zaman geçince) burada ne demek istemişim, niye böyle yazmışım gibi yorumlar ve ya eleştiriler yapmama sebep oluyor.

Hâlbuki insan benliğinde kendini beğenme duygusu saklıdır ve kendini beğenmeyen insan yok denecek kadar da azdır.

Bazı kişilerde ise (kendini beğenme duygusu) hastalık derecesindedir ve beğenme bir bütün içinde her yaptığını beğenme şeklindedir, nedense? Ama ben bugün beğendiğimi yarın beğenmeme den mustaribimdir ve bir türlü üzerimden atamam bu huyumu.

Bunun için en çok kendimi inceleme ihtiyacı hissederim. Bugün beğendiğimi yarın beğenmeme huyumu bir çürüklük mü diye (çok) incelemişimdir. İnceleme sonunda kültürel gelişim olarak değerlendirmiş ve yazılarımı zaman zaman güncelleme ihtiyacı hissetmişim dir.

Böylece yaşadığım atmosfer içinde bugün de yazma sebepleri ile baş başa olmak istemişimdir.

Biliriz ki insanoğlu hep kavga istemez. Birçok defa kırgınlık veya küskünlüklerini sitemkâr ve güzel sözlerle anlatmak isterler. Bunu en çok edebiyatçılar veya şair ruhlu insanlar yapar. Bu durumun toplumda karşılığı olmasa bile bir realite olarak karşımıza (böyle) çıkar.

Bu insanlar duygusal ve çok hassastırlar ve sitemkâr ifadelerle kendilerini anlatmayı tercih ederler. Bu insanların derin bir ruh halleri ve dertlerini  hepten anlatabilme gibi istekleri vardır.

 Ama toplumu oluşturan fertler farklı karakterlerden oluşmaktadır. Aynı duygu ve düşünceleri paylaşmaları da mümkün değildir. Bu durumda duygusal insanlara hayal kırıklığı yaşatır ve üzer.

Aynı duyguları ben denizde yaşarım ve çevremde olanları eleştirel ifadelerle, diğer bir deyimle, edebi metinlerle anlatmak isterim. Buna kırgınlık ve küskünlüklerim de dâhildir. Peki, kırgınlık veya küskünlüklerimle, anlatmak istediğim sitemi mi anlatabiliyor muyum buna da tam olarak evet diyemem.

Çünkü insanlar senin anlatmak istediğini değil, sadece anlamak istediklerini anlıyor. Sense ancak gönlünü yormuş ve üzülmüş oluyorsun o kadar...

 Kişilikler farklı ve insanlar bir beklenti içinde oluyor ve beklentileri karşılanmadığında ise (çoğu kez) kırılıyor veya küsüyor.

Çünkü olaylara kendi penceresinden bakıyor. Bu durumdaki insanlar büyük bir gayretle kendilerini keşfetmeli ve kırgınlık, küskünlük gibi meselelerini aşabilmeli.

İnsanların en çok problem ettiği şeylerden biride kendilerinin adam yerine konulmadığını düşünmeleridir. Hâlbuki herkes kendi çapında en değerlidir ve insan başkasına yük olma mayı ilke edinmelidir.

Demek ki insanımıza özgüven verilmemiş ve çoğu insan bir beklenti içinde karşı tarafa küsme eylemi gerçekleştirmeyi kendisinde hak olarak görmüştür.

Bende çevremde gördüğüm ve yaşadığım olayları kaydetme ve bazı konularda da dert anlatma yolu olarak kaleme sarılıyor ve yazmayı toplumun ilerleme aracı veya eğitime katkı olarak değerlendiriyorum.

 Yazarken de birçok kitap karıştırıp toplumu bilinçlendirme adına bir şeyler yaptığımı düşünüyorum.

Nezih Yıldırım 30.01.2025

(Devam edecek)