(13 Yıl Önce Yazılmış bir yazı)
Genel olarak yazılarımda ifade ettiğim gibi duygusal Allah’tan başkasına hesabı olmayan memleketini/milletimi seven bir insanımdır.
Duygusallığımı zayıflık olarak değerlendirenler olabilir. Ama çoğu meseleyi sizlerle paylaşmadan duramıyorum. Bu paylaşıma imkân sağlayan ve gazetesinde bize, köşe açarak dertlerimize ortak olan geçmişi bize anlatan ve her zaman bizler için müşahhas bir örnek olan Ali SEZER( izniyle ağabeyimiz) beyefendiye de teşekkür ediyorum.
Yazımıza “Boyabatlı olma sorumluluğu” başlığını koyduk. Bu başlığın sebebini sorduğunuzu hissediyorum.
Buna birçok sebep sayabilirim, ama ben birini sizlere aktarmak istiyorum.
Ankara da Atilla ilköğretim okulu Müdürü kıymetli insan Sn. Mehmet TATAS hocamızı ziyarete gitmiştim.
Hoş beşten sonra, bir zamanlar benimde yönetici olarak hizmetinde bulunduğum,Altındağ belediyesince düzenlenen, İlçelerinde bulunan okul müdürlerini de kapsayan bir gezi programı ile çanakkaleye götürüldüğünü ifade ederek, orada gördüğü manzaranın heyecanını, adeta yeniden yaşıyor ve bize aktarırken,size bir müjdem var diyerek söze başlıyordu.Doğrusu ilk bakışta ne müjdesi verecek diye düşünmüştüm.O mütevazı kişiliği ile konuşmaya başlarken, ilk sözleri,siz hiç çanakkaleye giddinizmi?. Oldu. Mahzun bir şekilde hayır gidemedik.dedim.Ülkemizi gezemeyişimizde ayrı bir konu ve üzüntü!..
Neyse;
Dedi ki; “İmkânım olsa tüm hemşerilerimi götürür ve oradaki bizler için gurur kaynağı olan manzarayı gösterirdim. Çanakkale de çok büyük bir şehitlik alanı var, her alanda 300-500 şehit mezarları var. Biz heyet olarak birine girdik, Şehitliğe girer girmez göze çarpan ilk yazıları görünce, öyle bir duygulandım ki, gözyaşlarımı saklamaya çalışarak içten, içe ağladım.
Manzara öyle etkileyici ki!.. Şehitliğe girerken gördüm ki, mezar taşlarının başında çoğunlukla “BOYABAT, BOYABAT” ve “AYANCIK” yazıyor, sıra, sıra dizilmişler yan yana yatıyorlar, öyle bir duygu ki hem hüzün ve hemde gurur verici, bu tablo karşısında insan donup kalıyor,” dedi.
Gerçekten Mehmet hocam anlatırken bende çok duygulandım. Zaten 250 bin şehidin verildiği ve çanakkalenin geçilmezliğini kanları ile tarihe yazan ve destanlaştıran ecdadımız, en çok şehit veren ilçelerden biri de şehitler diyarı Boyabat’ımız olmuştur. Bu sonuç da bizim sorumluğumuzu artırmaktadır.
O halde Sorumluluk bizden ne ister, aslında gücümüzün yetmeyeceği şeyleri de istemez. İsteyeceği şeylerde basittir. Mesela; Memleketimizi milletimizi sevmeyi diğer insanların hakkını kendi hakkımızdan önde tutmayı. Birbirimizden kopmamayı ve dayanışma içinde olmayı ister.
Bunlarda zaten insan olmanın gereklerindendir
Bu cümleden olarak birbirimizle tanışmaya ve dayanışmaya da ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bunu sağlamada araç olan dernek çalışmaları Ankara da gayet güzel gidiyor ve güzel şeylerde yapılıyor.
Ayrıca derneğin faaliyetlerine lütfedip siyasilerimizde ilgi gösteriyorlar.
Siyasilerimizin ilgilenmedikleri işler olsada derneğe alakaları iyi.
Dernek yönetimine bendenizin de makale ve haber formatında yazılar yazdığım Sinop ve Boyabat da çıkan gazeteleri önerdim.
Abone olunarak birde okuma köşesi oluşturulmasını böylece mahalli haberleri de takip edebileceğimizi söyledim. Üye sayımız bin civarında imiş. Bin kişiyi bir araya getirmek küçümsenemez.
Ankara da görüştüğüm emeklilere de önerilerim/sorularım oldu. Mesela Boyabat’a en son ne zaman gittin?..Aldığım cevaplar yeni geldim diyenler olsada üç yıl beş yıl önce gibi cevaplar da aldığım oldu.
Haddi aşarak yılda hiç olmazsa bir aylığınızı memleketinizde harcamanız oraya katkı sağlamanız lazım diye önerdim. Bazıları hak veriyor bazıları da ciddiye almıyormuş gibi görünse de içi burkuluyor ben bunu hissediyorum.
Bir yere bağlılığını bildirmek için, eskiler de söylenen bir laf vardı.
“bizim başka gidecek yerimiz yok” derlerdi.
Ben bu lafı kendimize uyarlayarak, Bizi en içtenlikle, ancak “BOYABAT” bağrına basar. Diyor memleketime yazılmış bir dörtlükle yazımı noktalıyorum.
Saygılarımla.
Sılaya hasret öyle zor ki !...
Alev,alev içim yanar.
Boyabat ta taş oynasa.
Yüreğimi parçalar.
Nezih Yıldırım 1988