Nezih Yıldırım

Memleketim/köyümden çıkış şartlarını unutmamış biri olarak. Allah’ın lütfü kabul ettiğim imkânlarımı da zorlayarak köyüme 100 bin Türk lira değerinde bir yatırım (ev)yapmak istedim. Yaptıracağım işin resmiyetine önem verdiğimden öncelikle Boyabat’ta bir proje yaptırdım. Sinop Özel idaresinden gerekli onayı da alarak bir yüklenici ile sözleşme yaptım ve anahtar teslimi işyeri teslimini yaptım. Ancak bu işleri yapma fikri doğunca birkaç dostla görüş alış verişinde bulunmuştum. Bu hususta Veteriner Hekim Ahmet Küçükbaş ve Boyabat yöresinde Tapucu Nedim olarak bilinen Nedim Özçetin’lede ayrıca görüştüm. Görüştüğüm kişilerin çoğundan destek gördüm. Ancak “Nezih Bey Boyabat’ta evin var gelgit buralarda iş yaptırmak zor seni üzerler” diyenlerde oldu. Ama ben bazı sebeplerle köyümde bir mekânım olsun istiyordum ve öylede yaptım. Köy muhtarımızdan, azalarından ayrıca amcaoğlu Salih Yıldırım’dan ve yeğenim Satılmış Çeliker’den çok destek gördüm. Ancak anahtar teslimi verdiğim halde iş akışında ve insanımızın lüzumsuz konuşmalarından yani “çenelerinden” bazı şikâyetlerim oldu. Benim çocukluğumda köyümüzde bir iş yapana öncelikle hayırlı olsun temennisinde bulunulurdu. Bu temennininin değişmiş olduğunu gördüm. Hayırlı olsun lafının yerini “kaça yaptırıyorsun” sorusu almış. Bu soru istisnasız diyebilirim ekseriyetince soruluyor. Bizlerin düşüncesinde arka plan olmadığı için sözleşme rakamını söylüyoruz. Birisi o fiyata yapamaz, birisi çalar, biri daha ucuza yaptırılabilirdi biri başkasına yaptırsaydın şeklinde her kafadan ayrı bir ses. Butür konuşmalarsa şahsımın alışık Ankara Notları Nezih Yıldırım [email protected] İnsan olmadığı rahatsız edici durumlar ama memleketimin durumu bu maalesef. Ayrıca bana söylenenlerden başka yükleniciye de niye ucuz yapıyorsun işin içinden çıkamazsın vs şeklinde bin bir laf/söz. Bir de bazı işleri öncelikle yakın çevreye yaptırmak istiyor ve onların haklarının geçmemesi için de gerekli gayreti gösteriyorsun. Ama buda nafile önce işin tanımını yapmadan adam kendi alacağı parayı söylüyor. Hal bu ki bende işin en güzel yapılmasını ve tabii ki çalışan insanın hakkını almasını istiyorum. Ama bu düşünce nafile. Bendeniz köyümden çıkmadan önceki durumu da biliyorum. Benim babam marangozdu o tarihte evler veya diğer işler marangozlar marifetiyle yapılırdı. Ben babamın sormadan yevmiyesini söylediğini hatırlamam. Aylarca çalışırlardı hesap görülürken de çalıştıkları günden yevmiye bağışlarlar ve “Helalleşerek” ayrılırlardı. Bendenizde yevmiye bağışlamanın haricinde ayni ilkeye dikkat etmeye çalıştım. Beklentimde öncelikle beni üzmeden işimin güzel yapılması yönündeydi. Yükleniciye gelince yıllardır Kamu hizmetinde İhale İşleri ile uğraşmış olduğumdan bazı ön bilgiye sahibim. Bu nedenle de sözleşmeyi yaparken işin bitiş tarihini koymak istedim. Yüklenici ise ısrarla tarih koydurmak istemedi önü kış kar olur buz olur çalışamayız tarih koymayalım ama en kısa sürede bitirmeye çalışalım” dedi. Yüklenicinin sözü samimi geldi tamam dedim ve 19.10.2017 günü sözleşmeyi karşılıklı imzaladık. Neyse ite kaka bugüne geldi. İşte 0/0 90 kes abesinde tamamlandı. Bizde ödemeleri tıkır tıkır yaptık. Çünkü çalışanın alın terine sonsuz hürmetimiz vardı. Ancak 0/0 10’luk kısmı bitmez iş oldu maalesef. İçinizde azılarımı takip edenlerin bileceği üzere; Yıllardır yazılarımda hemşehrilerime memleketimizle irtibatı kesmeyin, yılda en azından bir aylık gelirinizi memleketinizde harcayın diyen biri olarak bugün, özel işlerimi anlatıyorum gibi görülse de; Ömrünü gurbette geçirip memleketime iki göz bir ev yapayım diyen gurbetçilerimiz olabilir bu yazımla onlara hazırlıklı olmalarını ve yapacakları işleri daha az kışı ile istişare etmelerini ve maalesef ki insanımızın birinci önceliğinin para olduğunu bilmelerini istedim. Çünkü memleketimin insanına bir ömür hizmet etmiş çoğunun elinden tutmuş biri olarak insanımızın Butür maddeci tavırları insanı üzüyor ama realiteyi de değiştiremiyorsun. Biz bu durumu olduğu gibi kabul ettik Diğer gurbetçilerimizden de memleketime bir ev yaptırayım diyenler olursa bazı durumlara hazır olsunlar ve kendilerini ona göre hazırlasınlar. İnsanımızın algısı ve önceliği değişmiş ben bunu gördüm. Bu durumlar gerçekten üzücü oluyor ama insanımızın hasbileri de çok. Ancak maddeci ve işini takip etmeyen ihmalkâr insanlar iyi niyetli insanları gölgelemekte gurbetten gelenleri de ürkütmektedir. Kimseyi yargılamıyorum ama “MEMLEKETİMİN İNSAN MANZARALARI.” bu diyorum

Selam ve saygı ile